Hayat edepsizliği dikte eder, her saniye zihinlere. Ve içimizden bazıları edepziliğe kalem çeker, edebi düşüncelerle. Ve artık direnemeyişler başlar, ve artık yok olmaya yüz çevirişler... Dönülmüş bir sırt, yitirilmiş bir zaman, tükenmiş mürekkep üstelik kan kızllığında. geriye mi?... Belki de yalnızca bunlar kalır; EDEBİ OLMAYAN DİZELER...


    (ismi yok  henüz)
dargın yanımdır  hüzün
bir  fahişenin bedeninden bulaşan tenime
ağlamaklı  hallerinin  birinde fırladığım  dünya
bazen  kafamı  bozmuyor  değil
üstelik  sığınacak bir sigara  bile  tutmuyor ellerim
alışamadığımdan olsa gerek...

bir tecavüz arefesine  denk  geldi çocukluğum
nerden bilebilirdim bir gün
altında kalacağımı,
hayat denen obur  çöplüğün onca ağırlığının
bir iki damla  süzüldü  yanaklarımdan
nerden bilecektim  bu kadar  acı  duyacağımı...

büyümekte böyle bir şey  olsa gerek;
kaygan bir delikten süzülmek  karanlığın derinliğine
ıslanmak  ve ıslatılmak...
uçsuz bucaksız  hissiyat  tarlalarından bir tutam başakla ayrılmak
yıpranmak ve tanışmak  hayal kırklıklarının en nadideleriyle
mavi  gözlü  bir sarışın huriymişçesine müptelası  olmak...
yok olmak  gibi  yanan  mum alevinin
ardında bıraktığı  eriğikle.


kıskanç  süreçler  sürükledi  yaşlılığıma
bedenim hep  aynı  kalır  sanırken
onu da arsızlığına  teslim ettim ruhumun
sonra  uyandım  düşler ülkesinden bir ayrılık anında
siyah değildi  gerçek olan
beyaz ise  çoktan sinmişti ürkekliğine
bir tutam toz  bulutu  aralandığında
yüzleştim nihayet  gerçekle
renksizlikti  hakim olan...
yaşam  denen  fahişenin damarlarına...

EDEBİ OLMAYAN DİZELER SERİSİ -2-
pandoranın kutusu  açıldı
umut  değildi içinden çıkan
bir  köstebek yuvasına  saklanmış siyanürdü  fışkıran...
psikoanaliz testlerinde  çıktı
psikopat  sanrılar
ve bir siyanür sinsiliğinde sindi kanımıza
kahpe yalan ve düzenbaz dolan

bir  kilit...üzerime
sonra  bir kilit daha 
hangisi tutacak beni
ya da  hangisi durduracak içimden geçen zaman vagonlarını
muhakkak ki vagonlardan biri içime  yıkılacak
işte  o zaman
ya  geçmişi, yada  geleceği yaşıyor olacağım
an'mı?...
o  zaten  şu an tükeniyor, öyle değil mi?...


bir  tapınak var  ötelerde
içinde  sıra sıra dizilmiş  yosmalar
arınmanın peşindeler, ateşli düzüşmelerde
sonra  günah çıkarma ayinleri
çirkinler  ve güzeller
tek mesele
siyanürsüz  olanı  bulabilmektir,
katışıksız  ölüm  sarhoşluğunda...


içimde bir  birikim
bozdurmak mı gerekir yoksa  yatmak mı üzerine
belki bir  sokak kadını  hatrına
dalınır  en ürperten ayin'in tam orta  yerine
ve imdadıma hyetişecek bir piç  nidası
yada bir köpeğin  uğultu  soğukluğu
bırakın beni,
düşmeden çıkayım  hayatın döl yatağına
bir  siyanür akışkanlığında...

EDEBİ OLMAYAN DİZELER SERİSİ -1-
edebi söylenceler döngüsünün sarhoşluğu
falçata attı zihnime
kan sızdırdım ar damarlarımdan
bir kadının rahmine...

delikanlı manita senfonik bileşkesi aslında
gürültü ve sessizlik
bir sarımlık duman kütlesinin türediği ciğer semptomlarının
beyindeki aksi...

içimde embriyolar yetiştirdim
her bir mikro organizmamda gömülü sonsuzluğun iksiri
yaşamak mı istiyordun,
em o halde iliklerimi tüket beni...

teşhir etti hayat edepsizliğimi
komedi ya da dram ne fark eder
yirmi dört saatlik müşahedelerin ardında olan da bu değil mi
basit suçluluk duygusu kızarıklığı

ölüm! söylevlerinin tekrarlarından ibaret
yaşam bilinci
ölüm! türküleri bsetelemeyi bekler
korkusal ivmeler....

BİR EKSİK KUŞAK

Beat kuşağının kayıp yaşayanları. Evet eksik kalan kuşaktır o kuşak. Yeni arayışların belkide en yoğun gerektiği ve en ağır bedellerin onları artık umursamaz kıldığı kuşak. Evet belkide onların ödedikleri diyetler bu gün perhiz yapmamamıza neden oldu. Ve aynı arayışlarda boğulmayışımıza tabi...
LOST

Bir dönemin en bildik jargonu "lost". Evet gerçekten bir kayıp vardı. Tıpkı beat kuşağı edalı kayıp bir kuşak. Ne farkı var her ikisinin de... belki de yok ama bana göre oldukça farkli iki kulvar...

YİTİK NESİL

Bir popüleristlik hegemonyasına dalmanın sonucu, populist mantalitenin esaretine girerek kaybolup gitmiş, çoğulcu yaşam yerine bireysel yaşama sıkıştırılmış ve trendy olmak, markalaşmak adına bir yığın şebeklikler ile göz boyama işlevi içine girmiş, bohemlikten uzak ama sanki en koyu bohem yaşama mahkum edilmişçesine umarsız yaşayan ve toplumun tam ortası yerine kıyılarına itilmeye çalışılan bir nesildir.
Bir adam ve bir kadın ancak doğru tarihsel süzgeçten geçtiklerinde efsaneleşirler. Tıpkı Leyla ile mecnun gibi. En az onlar kadar yalan ve en az onlar kadar şanslı.


kayra zoran
 
Bugün 6986 visitorskişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol