![]() |
||||||
![]() KIRK İKİNDİ YAPĞMURLARINDA ISLANANLAR şımarık çocukluklar zamanında göz yaşlarıyla yıkanmak yada fahişe insanlıklar arasında bakir kalmak için çırpınmak.... uzun uzadıya kurulan cümleler arasına kısa betimlemeler sokuşturmaya çabalamak yaşadığını sananlar arasında yaşamı hissetmeye çalışmak korkaklar arasında john wayn olmak... olmak ya da olmamak kırk ikindi yağmurlarının ıslaklığının ardı bu iki git gel arasında devrilmemek için çırpınan sarhoşluğu getirir yalnızca.... k.z son! literatürlerin bitişinde hep olan şey bir doğum seneryosu işlenen filmde ölüme eş değer final sahnesindeki gibi... bir gülün son yaprağında çıkan "seviyor" olasılığı gibi ihtimaller denizinde salınan köhne bir sal gibi ya boğulacak, ya da yaşamı sürdürecek olmak... son! satırlar ve dizeler arasına sıkıştırılan anlamların son tümcesi.... öldü bu adam! boğazı kesik sanrıların esaretinde teslim etti canını direnmeksizin... bir regl döneminden iğrenerek hayatın... fazla dışa atılmış kanın eksikliği adına yeni ölümler eklenmesin diye kan arandı bu şehirde her zaman bulamayışın girdabına kapılma ramaklarına takıldı ölüm uçtu! uçtu... gelip kondu kanadıma. bu adam öldü serseri bir mayın eşliğinde kavuşmadı üstelik o hazin sanılan kara deliğe; ölüme... istedi, gereken kanın damarlarından çekilmesini vampirler şehre dadanmasınlar diye.... bir belanın tam ortasında ektim
karanlığın dibine orgazm olmaz otları bir maket bıçağının keskisinde tattım kanın asil tadını tam o anda karar verdim adıma dördüncü cemre! bir kadının kıskançlığından kendini atma anına denk gellmişti kayıtlara geçişi ismimin. oysa karanlıktı ve ben orgazm olmaz otları ekmiştim. annemin göğüslerinden fışkıran siyanürde sanıyordum ben ölümü doyarken, içip! kana kana hayat veren siyanür sütünü. babam öğretmişti bitkilerin çiftleşme görmediğini işte o an acı ilişti iliğime çiftleşmeyi beceremedi de o andan beri ruhum sanırım acı mastar haliyle kaldı zihnimde. bakir döngüler spot yakarken yakalandım polise suçum ot ekmekti karanlık sokağın en olmaz yerine oysa bilemezlerdi orgazm olmadığını kök salmaya yüz tutmuş otların... ve bilemedim koluma geçirilen halkaların atmosferdeki önemini nefes almaksızın küreselleştirildiğimi.... oysa ben otları yalnızca bir nefes için dikmiştim aşıklar mahallesinin hüzün caddesine.... iliklerimden sızdı uyuşukluk ruhuma tiksintim daha ben siyanür içmeye başlarken gözlerini açtı bir kolpa nöbet esnasında boğdum korkuyu yitik canlar benden medet bekliyordu oysa zihnim orgazm olmaz otlar besliyordu ateşli sevişmelerin sonrasında ulaşılamamış zirve hattıydı orgazm iliksel bir muamma ya da ya da yalnızca orgazm olmaz otlarının hazin yazgısı.... bugün kendimi çaldım kendimden,
bir tepe keşfettim, kimseden habersiz. yuşa tepesi değil, saatkulesi hiç! bu gün bir tepe keşfettim, buram buram aşk kokuyordu toprağı hava kurudu, toprak açtı bağrını, idrarı çekti, aşk bitti. geride yalnızca ben kaldım bir kaç martı farketti yalnızca varlığımı. biraz sevindim, biraz düşündüm yine aynı şey oluyordu. bu gün bir tepe keşfettim, haritalarda işlenmemiş. üzerinde martılarla tanıştım, ve dünya bir başka kapıdan alıyor sandım içeri güneş kızıldı akılma kızıl baş aykalnaması geldi. göl ayaklandı, martılar dile geldi. ve ben seyre daldım, uyandım! herşey bitmiş, ay gelmişti. sahtelik, donukluk ve taklit geride yalnız bunlar kalabilmişti.... |
|
|||||
![]() |